Bugün teknolojide en çok konuşulan konulardan biri olan yapay zeka, hayatımıza girmeden önce hangi noktalardan geçti?
“Yapay zeka” şu sıralar teknolojinin en moda sözcüklerinden bir tanesi. Yıllar süren araştırmaların ve çalışmaların ardından yapay zeka, bilim kurgu filmlerine has olmaktan çıkarak, gerçek hayata girmeye başladı.
Yapay zeka teknolojileri, aslında çoktan hayatımızın önemli bir parçası olmuş durumda. Arama sonuçları, dijital asistana söylediğiniz sözcüklerin algılanması, yapay zeka yardımıyla gerçekleşiyor. Önümüzdeki birkaç sene içinde ise yapay zeka, otomobillerimizi sürmeye başlayacak, müşteri hizmetleri çağrılarımıza cevap verecek ve başka sayısız iş yapacak.
Peki bu noktaya nasıl geldik? İşte içinde bulunduğumuz heyecan verici zamanlara gelirken aştığımız önemli kilometre taşları.
Yapay zeka konsepti
Yapay zeka konsepti bir anda doğmadı, bu uzun süredir üzerinde tartışılan ve tartışılmaya devam edilen bir konu. Makineler gerçekten insan gibi düşünebilir mi? Makineler insan olabilir mi? Bunu 1637’de ilk düşünenlerden biri olan René Descartes, “Discourse on the Method” (Yöntem Üzerine Konuşma) adlı kitabında genel amaçlı bir yapay zeka üretmenin zorluklarını inceliyor ve şöyle diyordu:
“Bazı makineler bazı işleri bizim kadar iyi yapsalar da, hatta daha iyi yapsalar da, başka işlerde başarısız olacaklar, bu da anladıklarından dolayı değil, organlarının doğasından dolayı hareket ettiklerini ortaya çıkaracak.”
Alan Turing
1950’de Turing Test’i ortaya çıkaran Alan Turing, “Taklit Oyunu” olarak da bilinen, bir makinenin akıllı olup olmadığını anlamaya yönelik bir ölçüt tanımladı.
Test oldukça basitti: Eğer karar veren insan, başlangıçta insan ile makine arasındaki farkı anlayamıyorsa (örneğin ikisiyle yalnızca metin tabanlı iletişim kurduğu için), makine karar vericiyi insan olanın kendisi olduğuna ikna edebilir miydi?
Turing ilginç bir bir tahminde bulunarak 20. yüzyılın sonunda testinin geçileceğini iddia etti. Turing’e göre “1GB depolama kapasitesine sahip” bir bilgisayar, taklit oyununda karar vericiyi ikna edebilecekti.
Turing’in tahmini gerçeğe dönüşmese de bugün, 2000’lerin yapay zekasını çok gerilerde bırakan etkileyici bir yapay zeka teknolojisiyle karşı karşıyayız. Turing 2000’leri görseydi, en azından 2000’lerin başındaki 10GB’lık sabit disklerden etkilenebilirdi.
İlk sinir ağı
1951’de oluşturulan SNARC, vakum tüpleri, motorlar ve pedallar yerine mikroçip ve transistörlerden oluşuyordu. Makine, bir sanal farenin labirent bilmecesini çözmesine yardım ediyordu. Bu teknoloji temel olarak Google’ın fotoğraflardaki nesneleri tanımakta kullandığı işlemin çok ama çok basit bir sürümüydü.
İlk kendi giden otomobil
Mercedes Benz, 1995’te modifiye bir S-Class’ı çoğunlukla otonom olarak Münih’ten Kopenhag’a taşıyabildi. Bunun için otomobile süperbilgisayar kapasitesinde bir teknoloji ilave edilmişti. Araç, yol işaretlerini algılayabiliyor, 185km/saat hız yapabiliyordu. Bu araca muhtemelen binmeye cesaret etmeyecektiniz, ancak yine de tarihe geçen bir başarıydı.
Deep Blue Garry Kasparov’u yendi
IBM’in Deep Blue bilgisayarı 1997’de Garry Kasparov’u yenerek bilgisayarların ne kadar güçlü olabileceğini gösterdi. Buradaki yazılım yapay zekaya dahil edilmeyebilir, ancak yine de önemli bir kilometre taşı aşılmıştı ve bilgisayarların hesaplama gücü, herkesin ilgisini çekmişti.
Makine öğreniminin en önemli meyvelerinden biri olan Siri ve elbette Google Assitant, Amazon’un Alexa’sı ve Microsoft’un Cortana’sı, cihazlarla iletişim şeklimizi değiştirdi. Dijital asistanlar henüz bizi gerçek insanlar kadar iyi anlamasalar da, daha önce ancak hayalini kurduğumuz şeyleri bugün gerçeğe dönüştürüyorlar.
GPU’lar sayesinde yapay zekanın fiyatı düştü
Yapay zeka işinin bugün bu kadar büyümesinde veri işlemenin eskisinden çok daha uygun fiyatlı hale gelmesinin önemi büyük. 2000’lerin sonlarında 3 boyutlu oyunlar ve grafikler için geliştirilen grafik işlemcilerin derin öğrenme hesaplamalarında normal bir işlemciye göre 20-50 kat daha iyi olduğunu keşfeden araştırmacılar, bugün sayısız yapay zeka alanının ortaya çıkmasını sağladılar.
AlphaGo’nun zaferi
Google’ın yapay zekası AlphaGo, satrançtan daha karmaşık bir oyun olan Go’yu oynayabilmesi için eğitildikten sonra insan rakibini beş maçın dördünde yendi. Tek bir insan beynine karşın yapay zeka, 1920 işlemci, 280 grafik işlemci kullanıyordu ancak bu galibiyetler, bilgisayarın oyunu kendi başına öğrenmesi bakımından büyük öneme sahipti.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/