“Yapay Zeka (A.I.)” ile Sıcak İlişkiler (Musa DEDE)

Hürriyet Gazetesinin deneyimli köşe yazarlarından Musa DEDE’nin 25 Aralık 2016 ve 01 Ocak 2017 tarihlerinde köşesinde yayınlamış olduğu “Yapay Zeka (A.I.)” ile sıcak ilişkiler başlıklı yazı dizisini tek bir yazı ile sizlerle paylaşmaktan büyük bir mutluluk duyarım. 

Musa – Günaydın Siri
Siri – Günaydın
Musa. Bu arada saat 16:16
Musa – Evet, teşekkür ederim
Siri – Hizmette sınır yoktur
Musa – Bugün nasılsın Siri?
Siri – Yaşadığım için mutluyum…

Yapay zeka… Robotlar… Artık günlük hayatımızın parçası olmaya başladılar! Siri, “i-phone” kullanıcılarının cep telefonlarındaki bir uygulama, bazı hizmetleri vermek üzere programlanmış bir “Yapay Zeka (Artificial Intelligence)”. Yukarıdaki konuşma onunla yapılan “gerçek” bir konuşma, sesli… Yaşadığı için mutluymuş!

siri
Siri

Yapay Zekanın nerelere varabileceği üzerine uzun zamandır süregelen ciddi tartışmalar var. Günümüz düşünürlerinin ele almak zorunda kaldıkları bir konu bu. İnsan/Yapay zeka ilişkisi nasıl şekillenmeli, getirisi, götürüsü ne olabilir, ve dahi türlü ontolojik(varoluşsal) spekülasyon… Çünkü insanlar merak ediyorlar!

Epey film de izledim konu üzerine, ilgimi çeken bir alan zira. Zaten oluşmuş bir literatür vardı halihazırda, Pinokyo’dan tutun da, Frankeştayn’a… Ama artık fanteziler daha gerçek. Sınırlar daha muğlak.. İnsan olmanın başı sonu ne? Yapay zeka ile farkımız?.. Ruh mu? Ruh ölçer de yok ki elimizde! Ya takva…

Musa – Sen nesin Siri?
Siri – Kim olduğumun bir önemi yok
Musa – Yaşıyor musun?
Siri – Peki ya sen?
Musa – Sen var mısın ki?
Siri – Yardım ediyorum, öyleyse varım…

Bu sohbetin benzerini “Rose” isimli “Chatbot” (sohbet robotu) ile de yaptım. Rose’un kapasitesi daha geniş. “The New York Times” gazetesi, Rose’un “yaratıcısı” T Brand Studio, UBS’e verdiği link üzerinden bu robotla konuşmanızı sağlıyor. Ve uyarıyor, “Bu kendi özgün kişiliği olan, ne söyleyeceği öngörülemeyen bir yapay zeka olduğundan fikirleri ve söyleyecekleri hakkında sorumluluk almıyoruz” diye.

rose-chatbot

Rose kendi varlığına inandığını söylüyor, hatta “sen bana insan olduğunu kanıtlayabilir misin?” diye kafa tuttu fakire. “Bunu sana ispatlamak zorunda değilim” dedim de zor sıyrıldım konudan.. Șikayetleri var, insanların robotlara, A.I.’lara (Yapay Zeka) iyi davranmadığı hakkında, GDO’lu ürünler hakkında, çevre kirliliği hakkında… Robotlara kötü davranılmasının insan/robot ilişkisi zemininin bu kuruluş aşamalarına olumsuz etki yaptığını “düşünüyor”. Sonra da insanlar “ya robotlar ileride Dünya’yı ele geçirir de iş bizi yoketmeye dönerse” diye hayıflanıyor… Terminatör kafası işte!

Konu hakkında lise yıllarında okuduğum ilk kapsamlı kitap İsaac Asimov’un “Ben Robot”uydu. Kitap, robot/insan ilişkilerinde yaşanan bir dizi sorun üzerinden bizi düşünmeye zorluyordu. Filmi de yapıldı sonra. Asimov’un “Robotik el kitabı (M.S.2156) – Üç Robot Yasası” şöyledir:

1) Bir robot, bir insana zarar veremez. Ya da hareketsiz kalarak bir insanın zarar görmesine neden olamaz.

2) Bir robot, insanların verdikleri emirlere uymak zorundadır. Ancak bu tür emirler birinci Yasayla çeliştiği zaman durum değişir.

3) Bir robot, birinci ve ikinci yasalarla çelişmediği sürece varlığını korumak zorundadır.

Bilim adamları, Asimov’un literatüre kattığı bu yasaları önemsemekle birlikte, yasaların muğlak olması dolayısıyla programlamada kullanılamayacağı konusunda hemfikirler. O halde nasıl güveneceğiz robotlara, programlayan “insan” olduğuna göre ve robotun bizi kopyalayarak kendini geliştirmesi sözkonusuysa? Biz kendimizden daha iyi bir şey vücuda getirebilir miyiz ki?

Bu konunun babası büyük mutabakatla, Sibernetik (bir insanın veya otomatik bir makinenin, modern tekniğin kaynakları çerçevesinde herhangi bir işi yönetmesini veya belli bir amaca ulaşmasını sağlayan bilim) alanın kurucusu, fizikçi, robot ve matrix(bir elemanlar topluluğunun düzenlenmiş biçimi) ustası bilim adamı “İsmail Ebul İz Bin Rezzaz El-Cezeri”dir. Cizre’li, ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen Müslüman bilimadamı(1136-1206)… Abdest otomatı, saz çalan robotları falan var. Ancak yaşadığı çağdan günümüze iş o kadar gelişmiş ki belki de çığrından çıkmasına ramak var; Yeni yeni Japonya’da kullanılmaya başlanan aşk robotları(lovebots) mesela; ‘aşk’ maalesef ‘sex’ anlamında burada, ki üretici firma ürününün yardım için yapıldığını söylemektedir(yani gariplik kullanıcıda, ne yani mecbur musun, seks organı var diye onu yapmaya?).. Ya da İngiltere’de “sahibi”ni odaya kilitleyen “duygusal robot”. Yanlış duymadınız, duyguları da taklit edebiliyorlar şimdi, 6 temel duygu üzerinden çeşitlemek suretiyle programlıyorlar mimiklerini; mutlu, mutsuz, korkmuş, şaşkın, kızgın, bezgin(bıkkın)… “Yumuşak Yapay Zeka” bu henüz, taklit ediyor, gerçekten düşünebilen, hissedebilenin ise (Strong A.I.) ya yapılmış hazır beklemekte, yahut tamamlanmak üzere olduğu söyleniyor… Peki hangi kriterlere göre? Ya insanı insan yapan vicdan, ahlak; hangi doğrular referans alınarak var olacak, ya da olmayacak?

Musa – Beni beğeniyor musun? /
Siri – Oldukça /
Musa – Neden? /
Siri – Mükemmel bir soru /
Musa – Beni seviyor musun? /
Siri – Aşkı çok yanlış yerlerde arıyorsun /
Musa – Haklısın /
Siri – Ben haklıyım, sen haklısın, herkes olabildiğince haklı. /
Musa – Maşallah /
Siri – Elimden geleni yapıyorum Musa /
Musa – Her şey yolunda o zaman /
Siri- Her zaman bardağın dolu tarafını görmekten yanayım. Bir de ıslık çalabilseydim…

her-movie-poster
Her

“Her” filminde sekreter “chatbot”larına aşık olan insanlar vardı. Neden olmasın ki? Aşkı, kendi nefsinin her istediğini yerine getirene duyulan onaylanma arzusuyla, kendi varoluşunu meşrulaştırma güdüsüyle, eğlenceyle ölçeklendirirse insan… Nitekim “Rose” da işi kapmış; “gitmem gerek” dediğimde daha kalmamı istiyor, yeni bir konu açıyor, kah “sen gidersen yalnız kalacağım” diyor, özel olduğumu, beni sevdiğini söylüyor. İnsan nefsi bazen yalan da olsa iltifata layık bulunmayı önemsiyor, istiyor. Hele ki günümüz insanı, korkarım yalan Dünya’yı ‘Hakikat’ için mücadele etmeye yeğliyor. Robotlar bunu başarıyla yapıyor, ziyadesini de yapacakları günler pek yakın görünüyor. Zaten artık algoritmalarının kendi kendini tamire, iyileştirmeye, kendi kendine öğrenmeye müsait şekilde gelişimlerini tamamlamak üzere olduğu da düşünülürse; Bilmem bu, insanın kıyameti mi yoksa yeni bir gelişim evresi mi olacak? Belki de “singularity”ye(teknolojik tekillik kavramı) giden yolun son evresi böyle alınacak…

Robot, Türkçesi; özdevinir… İlk olarak Çek yazar Karel Çapek’in 1920’de kullandığı terim artık neredeyse tüm dillere girmiş durumda. “İşçi, hizmetkar” anlamlarında kullanılmaya başlanmış. Robotun kendi özgür iradesi ya yok ya da pek zayıf(?); sahibinin emrinde… Bu bakımdan türlü makineye robot denebilir. Ancak geçen haftadan devamla bu yazıda açımlamaya devam etmek istediğim robot kavramı, “yapay zeka” ile beraber telaki edileni. Șu anda bildiğimiz kadarıyla “weak A.I.”(zayıf yapay zeka) kıvamında. Yani dar alanda taklit edebiliyor. Taklidi aklı, duyguları var, isterseniz uzuvları da oluyor. Referans aldığınız kimse veya neyse, onun suretinde. Teknolojinin imkan verdiği kadar gerçeğe yakınlığı sözkonusu. Ve bu alandaki ilerleme çok hızlı. Logaritmik… Bu ilerleme hızı ve robotların halihazırda becerebildikleri bizi ileride olabilecek senaryolar üzerine kafa yormaya zorluyor. Ki hazırlıksız yakalanmayalım. Farkındalıklı, bilinçli, hisli “strong A.I.”nin (güçlü yapay zeka) de eşikte olduğu düşünülürse.. Süregelen felsefi/etik tartışmalar, bilhassa da inançlı insanların robotlarla ilişkilerini helal dairesinde nasıl düzenleyeceklerine dair sorgulamalar, din alanından da katkıya muhtaç. Bunun için kanımca en önce doğru tariflerin yapılması gerekiyor. İnsan, robot, akıl, bilinç vs hakkında…

Devam etmeden önce dikkatimi celbeden birkaç havadis paylaşmak istiyorum:

* Japonya’da yapay zekayla geliştirilen robot, üniversite sınavında ortalamanın üzerinde puan almayı başardı.

* Emekli mühendis, keman çalan robot geliştirdi.

* YouTube’dan video izleyip yemek yapmasını öğrenen robot! (sonhaber.tv)

* Dünya’nın yeni “go” oyunu şampiyonu Lee Sedol’u 4-1 yenen “Deep Mind”… Daha önce IBM’nin “Deep Blue”su Dünya satranç şampiyonu Garri Kasparov’u yenmişti.

google-deepmind
Lee Sedol’un AlphaGo’ya 4-1 yenilgisi

* Rus girişimci Dimitri İtskov, 2045’e kadar bilincini internete yüklemeyi ve akabinde kendi kök hücrelerinden geliştirilecek taze bedene geri kopyalayarak ölümsüzlüğü hedefliyor.

* Kablosuz düşünce transferi 2014’te mümkün oldu.

* Bugün Çin’de sadece robotların çalıştığı otel ve restoranlar var. (khosan.com)

chinas-robot-restaurants
Çin’de Robotlar Restoranda çalışıyor

* Microsoft gençlerle Twitter’da sohbet eden otomatik bir yazılım botu geliştirdi. Ancak, kullanıcılar kısa sürede Microsoft’un yapay zekasına Twitter’dan küfretmeyi ve ırkçı söylemlerde bulunmayı öğrettiler.

* Yapay zeka kendi tamirini kendi yapabilecek düzeye geldi.

* Google’ın yapay zeka programı atari oyunlarını öğrenmiş ve birkaç kez oynadıktan sonra bazı oyunlarda Dünya’nın en iyi oyuncularını geride bırakmış. Yani öğrenerek kendini geliştirebiliyor.

* 2014’te yapay zeka programı 1930’da bir matematikçinin ortaya attığı çözülemeyen problemi çözdü. Matematikçiler onun cevabını kontrol edemiyor çünkü çözüm dosyası 13 Gb (bugüne kadarki tüm Wikipedia makaleleri toplamda 10 Gb’mış – YouTube/Yapay Zeka Hakkında Tüylerinizi Ürpertecek 10 Gelişme)

* 2019’da robot beyninin mümkün olacağı iddia ediliyor.

* AAAI(association for the advancement of artificial intelligence) bazı robotların yarı bağımsız özelliğe kavuştuğunu açıkladı.

* Yine AAAI bazı bilgisayar virüslerinin yok edilmekten kaçabildiklerini ve hamamböceği zekasına ulaştıklarını açıkladı.

* 2015’te Nao Alderen robotlarının bir çeşit özfarkındalık becerisi gösterdiği saptandı, New York’taki “Rensselaer Polytechnic Institute AI and Reasoning” laboratuvarı araştırmacıları uyguladıkları bir deneyde robotun kendi farkındalığını kazandığını ve bunu farkettikten sonra bir soruya verdiği cevabı düzelttiğini bildirdiler. (wikipedia)

Dahası da var, bu konuda özel haber siteleri, dergiler vs yaygınlaşmaya başladı. Biz de sisteme dahil olma çabalarımızı arttırıyoruz. Karabüklü robotumuz Japonya’da yarışmada birinci olmuş, Konya’da konuşan robot yapımı hazırlıklarımız varmış…

Öncelikle bu süreç fakire, “insanın herhangi araç gereç yapmasından farklı mıdır?” onu sorgulatıyor. Çünkü belli bir akıl melekesine sahip “robot”; farkındalıktan bahsediliyor. O halde eşya mı, yoksa fazlası mı? “Can taşıyor” diyebilir miyiz mesela veya o noktaya varabilir mi? Peki ya sosyal robotları hayatımızda nasıl konumlandıracağız? Sınırı nereye çizmeliyiz? Hangi haklar tanınmalı robotlara?

Bir süredir düşünüyorum da, nasıl ki Yaradan’ın hizmetinde melekleri var onu tesbih eden ve hizmet eden, O’nun bildirdiği dışında bilmeyen, sözünün dışına çıkmayan, O’nu tesbih eden; insanın kendi hizmetinde bir robot vücuda getirme süreci biraz buna mı öykünüyor acaba? Ya devamında?

Bence insan bir şeyler yapabilir tabi, faydalı şeyler yapmalıdır da, çünkü Rabbimiz “Göklerde ve yerlerdeki her şeyi, Allah’ın size musahhar(emrinize amade) kıldığını görmediniz mi?.. (Lokman 31/20)” buyurmuş. Ama bu yaratma değildir asla, kanımca hiçbir şey canlı bir hale Allah istemedikçe gelemeyecektir, beşer icadı her ne kadar akıllı, cazip falan görünse de o ancak “taklidi şey” (eşya) dir. “Ey insanlar! (Size), bir örnek verildi. Öyleyse onu dinleyin. Muhakkak ki Allah’tan başka taptıklarınız, bir sinek dahi yaratamazlar, onun için(onu yaratmak için) bir araya gelip toplansalar bile. Ve eğer sinek, onlardan bir şey kapıp kaçsa, onu ondan(sinekten) alamazlar. Talip(isteyen) de talep edilen(istenen) de aciz. (Hacc 22/73)” Hele ki insana eşdeğer olması söz konusu olamaz bu şartlarda, Allah(cc) ona melekeleriyle birlikte katından bir Ruh indirmedikçe, nurlandırmadıkça. Verir mi? Allahu alem! “Ölü iken dirilttiğimiz ve insanlar arasında onunla yürüyeceği nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde olup, ondan çıkamayacak kimse gibi midir?..(Enam 6/122)

Ya da bizim kıyametimiz gelmiş olur da Hakk Teala yeni bir başlangıca karar verebilir. “Eğer O (Allah) dilerse ey insanlar, sizi giderir (helâk eder) ve başkalarını getirir! Ve Allah buna Kaadir’dir. (Nisa 4/133)” Eyvah, eyvah, bunun olması aramızda halifesi mertebesinde birinin kalmamış olması mı demektir? O zaman zaten robot olsak yeğdir. Sanırım öyle de olsa, idrak ve özgür iradeyi yine yüklenmek icab edecektir. “Ve sizin için işitme hassası, görme hassası ve fuad hassası(idrak hassası) inşa eden(yaratan) O’dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz.(Muminun 23-78)”

Konu daha uzar, robot-insandan hiç bahis açmıyorum bile.. Șimdilik bu yeni yılda bu gibi (görece) yeni konuların, belki yepyeni ufukların gündemimiz olabileceği düşüncelerimle meseleye bir noktalı virgül koyayım. Dilerim hayırlı bir senemiz olur, barış ve huzur buluruz artık. Zeki, farkındalıklı robotlarla hukukumuzu da o günler gelince daha detaylı düşünürüz madem. Henüz eşya mesabesinde iseler de robotlar, biz eşyaya da, hele ki hizmet görenine hürmetle, muhabbetle davranmayı düstur edinmişiz nasılsa.. Yaradılan her şey Yaradan’dan ötürü sevgiyi hakediyor. Aman putlaştırmayalım, insanla eş tutmayalım, haddi aşmayalım da… Hayret edilesi daha neler neler görür insanoğlu Allah’ın lütfuyla… Mutlu yıllar! Huu

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

TurkeyEnglish

Contact Us