Robot ve Yapay Zeka

20. yüzyılın hemen başında, Çek yazar Karel Capek 25 Ocak 1921 yılında ilk sahnelenişi gerçekleştirilen R.U.R (Rossumovi Univerzální Roboti- Rossum’s Universal Robots) oyununu yazdı.

Oyun bir fabrikada başlıyordu. Fabrika sentetik materyaller kullanarak, insanlara hizmet etmesi beklenen yapay insanlar üretiyordu. Öykü insana hizmet etmesi beklenen robotların insanlığa isyanı ile devam ediyordu. Bugün özellikle Hollywood sinemasında çok sık rastladığımız bu hikayenin o günler için ne kadar farklı olduğunu hayal edebilirsiniz.

R.U.R., Rossum’un akıllı robotları anlamına gelir. Karel Čapek’in bilim kurgu tiyatro oyununun adıdır.

Bu tiyatro oyununu bu kadar ünlü yapan özelliği ise, Karel Capek’in insanlık tarihinde “robot” kelimesini ilk kullanan kişi olmasıdır.

Aslında internet kaynaklarına göre, robot kelimesini yazarın kardeşinin buluşuydu. Isaac Asimov oyunun çok kötü olduğunu ama robot kelimesini İngilizceye ve sonrada tüm dünya dillerine kazandırdığı için ölümsüz olduğunu söylemiştir.

Bu oyunun yazılmasından 36 yıl sonra 1956’da Dartmouth College yaz konferansının konusunu “Yapay Zeka” olarak belirleyen Amerikalı akademisyen John McCarthy bu yeni kavramı hayata geçirmiş oldu.

John McCarthy

Neredeyse 100 yıl önce kullanılan robot ve 60 yıl önce kullanılan yapay zeka terimleri günümüzde hayatımızın önemli bir bileşeni haline geldi. Kevin Kelly’nin tanımladığı protopyanın özelliği gereği, birden bire bir değişimle değil, aşama aşama karşımıza geldiği için belki bazılarımız durumun çok farkında olmayabilir ama hepimiz isimlerini kullanmasak bile onları kullanıyoruz. Örneğin artık vazgeçilmezimiz olan arama motorlarını her kullandığımızda yapay zeka ile iç içe geçiyoruz. O bizim hayatımızı kolaylaştırırken biz ise onun biraz daha fazla öğrenmesine destek oluyoruz. Deyim yerindeyse, daha da zeki hale gelmesine yardım ediyoruz.

Gelecekte neler olacağını kestirmek mümkün olmamakla birlikte bu gelişmelerinin temelinde bizlerin yerine iş yapacak ve hatta bizim yerimize düşünebilecek makineler yaratabilme kaygısı var. İşte geleceğe dair beklentiler tam bu noktada farklılaşarak, iki ana düşünce grubu oluşmasına neden oluyor. Birinci grupta yer alanlar, teknoloji gelişmelerinin tarih boyunca refaha katkısının hep olumlu olduğunu söyleyerek, geleceğin de bu açıdan iyi olacağını söylerken, diğer bir grup ise kendi kendine öğrenme kabiliyetine sahip olacak bu yeni teknolojilerin ileride kötü bir döneme gidişin önünü açabileceğini düşünüyor.

Hangi düşüncenin daha gerçekçi olduğunu öğrenmek için daha zamanımız var ama hangi düşünce doğru olursa olsun büyük bir değişim kaçınılmaz. Bu değişimi şimdiden kabullenerek, eğitimden, iş modellerine, üretimden hizmetlere her şeyi bugün kurgulamamız gerekiyor. Yarın geç olacak.

Ali Argun KARACABEY

Kaynak: https://www.dunya.com/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

TurkeyEnglish

Contact Us