Dikkatlilik uzmanı Andy Puddicombe, dikkatli olarak ve anın tadını çıkararak zihni günde 10 dakika ferahlatmanın dönüştürücü gücünü anlatıyor.
En son ne zaman 10 dakikanızı hiçbir şey yapmayarak geçirdiniz? Mesajlaşma yok, konuşma yok, hatta düşünmek bile? Dikkatlilik uzmanı Andy Puddicombe şunu yapmanın dönüştürücü gücünü anlatıyor: Dikkatli olarak ve anın tadını çıkararak zihni günde 10 dakika ferahlatmak..
“Olağanüstü meşgul bir dünyada yaşıyoruz. Hayat genellikle çılgınca bir hızla ilerler, zihnimiz hep meşguldür, ve hep bir şeylerle meşgulüzdür.
Şimdi bunu da göz önüne tutarak, sadece düşünmeye bir saniye ayırmak istiyorum, en son ne zaman vaktinizi hiçbir şey yapmayarak geçirdiniz? Sadece 10 dakika, rahatsız edilmeden? Ve hiçbir şeyden kastım, gerçekten hiçbir şey. Yani, email yok, mesaj çekmek yok, internet yok, TV yok, sohbet yok, yemek yemek yok, kitap okumak yok sadece oturup geçmişi hatırlamak bile yok ya da geleceği planlamak. Tam anlamıyla hiçbir şey yapmamak. Bir sürü boş bakan yüz görüyorum. (Kahkahalar) Bence, muhtemelen bir hayli geriye gitmeniz gerekecek.
Bu sıradışı birşey değil mi? Zihnimizden bahsediyoruz. Zihin, en değerli ve kıymetli kaynağımız, sayesinde hayatımızın her anını tattığımız, mutlu, memnun ve duygusal olarak dengeli, iyi kalpli ve düşünceli ve diğerleriyle olan ilişkilerimizde anlayışlı olma dayanağımız olan zihnimiz. Ve aynı zihne dikkatli, yaratıcı doğal olmak ve yaptığımız her şeyde elimizden gelenin en iyisini yapmak için de güveniriz. Ama yine de, onunla ilgilenmeye hiç vakit ayırmıyoruz. Aslında, arabalarımızla giysilerimizle saçımızla ilgilenirken daha çok vakit geçiriyoruz. — tamam, belki saçımızla değil ama anladınız siz beni.
Sonuç olarak ise, tabii ki, gergin oluyoruz. Bilirsiniz, bir çamaşır makinesi gibi vızıldar, birçok zor ve kafa karıştırıcı duygular zihinde dolanıp durur, ve bununla gerçekten nasıl başa çıkacağımızı bilmiyoruz, ve üzücü gerçekse şu; dikkatimiz o kadar dağınık ki artık yaşadığımız dünyayla bağlantımızı koparmışız. Bizim için en önemli olan şeyleri gözden kaçırır olmuşuz, ve en ilginci ise herkesin hayatın aslında bu olduğunu ve bununla bir şekilde başa çıkmamız gerektiğini sanması. Bu böyle olmak zorunda değil.
Yaklaşık 11 yaşımdayken ilk meditasyon dersime gittim. Ve inanın ki, bu derste bütün klişeler vardı, yerde bağdaş kurarak oturmak, tütsü, bitki çayı, vejeteryanlar, her şey ama annem gidiyordu ve ben de onunla beraber gitmek istedim. Birkaç kung fu filmi de izlemiştim ve içten içe bir şekilde uçmayı öğrenebileceğimi düşündüm, ama o zamanlar çok küçüktüm. Oradayken, sanırım, birçok insan gibi, bunun zihin için bir aspirin niteliğinde olduğunu düşündüm. Gergin hissedince, biraz meditasyon yapıyorsun. Bunun bir tür doğal koruyucu olduğunu düşünmemiştim, ta ki 20 yaşına geldiğimde, hayatımda arka arkaya birçok şey olana kadar hayatımı tamamen değiştirecek gerçekten ciddi olaylar ve birden kendimi düşüncelerin içinde boğulurken buldum nasıl başa çıkacağımı bilmediğim zorlu duyguların içinde boğulurken. Ne zaman birini bastırsam bir diğeri baş gösteriyordu. Çok sıkıntılı bir dönemdi.
Sanırım her birimiz stresle farklı yollarla başa çıkıyoruz. Bazıları kendilerini işe verir, ve kendilerini oyaladığı için müteşekkirdir. Diğerleriyse desteklerini almak için arkadaşlarıyla, aileleriyle birlikte olur. Bazılarıyla şişenin dibine vurarak, ilaç kullanmaya başlarlar. Benim stresle başa çıkma yöntemimse bir keşiş olmaktı. Bu yüzden eğitimimi bıraktım ve Himalayalar’a doğru yola koyuldum. Bir keşiş oldum, ve meditasyon üzerine çalışmaya başladım.
İnsanlar sıklıkla o zamanlardan neler öğrendiğimi soruyor. Tabii ki, değiştirdiği şeyler oldu. Kabul edelim, bekar bir keşiş olmak bazı şeyleri değiştirir. Ama bundan daha fazlası oldu. Beni eğitti — yaşadığımız anı daha iyi idrak etmemi ve anlamamı sağladı Bununla kastettiğim şey, düşünceler içinde kaybolmamak dikkatsizleşmemek, çetin duyguların altında kalmamak, bunun yerine, şimdi ve burada olmayı , farkında olmayı öğrenmek.
Bence, “şu an” çok küçümseniyor. Kulağa çok sıradan geliyor fakat sıradanın dışında her şey olan şimdiki zamanda çok az zaman harcıyoruz. Harvard’dan yakın zamanda çıkan bir araştırma yazısına göre, zihnimiz ortalama zamanın yaklaşık yüzde 47’sinde düşünceler içinde kayboluyor. Yüzde kırk-yedi. Bu tür bir zihin dalgınlığı, aynı zamanda mutsuzluğun açık bir sebebi. Şimdi, burada uzun bir süre kalmayacağız nasıl olsa, ama hayatımızın yarısını düşünceler içinde kaybolmuş bir şekilde ve muhtemelen oldukça mutsuz geçirmek, bilmiyorum, bu sadece biraz trajik görünüyor, aslında, özellikle de bununla ilgili bir şey yapabilecekken, pozitif, gerçekçi, ulaşılabilir, bilimsel olarak kanıtlanmış bir teknik varken, ve bu teknik sayesinde daha sağlıklı, farkında ve daha az dalgın bir zihne sahip olabiliriz. Ve en güzel yanıysa, günde sadece 10 dakika gibi bir vakit gerektirmesine rağmen, bütün hayatımıza etki etmesi. Ama bunun nasıl yapılacağını bilmemiz gerekiyor. Bir egzersize ve sisteme ihtiyacımız var. Böylece nasıl daha farkında olunacağını öğrenebiliriz. Temelde meditasyon budur. Kendimizi şu ana daha aşina hale getirmek. Ama ayrıca ona nasıl yaklaşacağımızı da bilmemiz gerekiyor En çok verimi almak için doğru olan zamanda. Ve bunların var olmasının sebebi de budur, belki merak etmişsinizdir diye söylüyorum çünkü çoğu insan meditasyonun sadece düşünceleri durdurmayla,duygulardan arınmayla ilgili olduğunu ve bir şekilde zihnin kontrol edildiğini düşünür ama aslında olay bundan çok farklı. Bu daha çok bir adım geriden düşünceyi açıkca görmek gibi bir şey, onun gelip gidişine, duyguların gelip gidişine tanıklık etmek gibi yargılamadan ama sakin ve odaklanmış bir zihinle.
Mesela tam şimdi toplara çok fazla odaklanırsam, aynı anda hem gevşeyip hem de sizinle konuşmam mümkün değil. Aynı şekilde, sizinle konuşurken çok fazla gevşersem, o zamanda toplara odaklanamam. Düşürürüm. Hayatta da meditasyonda da, odağın biraz fazla yoğun olduğu ve hayatın böyle hissettirmeye başladığı zamanlar olacaktır. Böyle gergin ve stresli olduğunuz zaman yaşamak çok rahatsız edici. Bazense, gazdan ayağımızı biraz fazla çekeriz, ve olaylar bu şekilde gelişebilir. Tabi ki meditasyonda — (Horlama) uyuyup kalacağız. Bu yüzden , aradığımız şey denge, odaklı bir gevşeme ki düşüncelerimiz bütün sıradan dış etkiler olmadan gelip gidebilsin.
Şimdi, genellikle nasıl daha dikkatli olacağımızı öğrenirken bir düşünce dikkatimizi dağıtır. Diyelim ki bu endişeli bir düşünce. Her şey yolunda, ve birden endişeli düşünceyi görürüz, ve “Aa, bunun için endişelendiğimi fark etmemiştim” Sonra geri gider, tekrar edersiniz. “Aa, endişeliyim. Aa, ben cidden endişeleniyorum. Of , çok fazla endişe var” Ve bunu bilmeden önce, endişelenmekten endişeleniyoruz. Bu çılgınca bir şey. Bunu hep yapıyoruz, hatta her gün yapıyoruz. En son ne zaman olduğunu düşünürseniz, bilmem mesela sallanan bir dişiniz varken Sallandığını ve acıdığını biliyorsunuz. Peki, neden her 20,30 saniyede bir şunu yapıyorsunuz? (Geveleyerek) Acıyor. Ve hikayeyi güçlendiriyoruz böylece, değil mi? Sürekli kendi kendimize söyleyip dururuz, ve bunu hep yapıyoruz. Ve zihnin bu tip oyunlardan ve şablonlardan kurtulmasını ancak bu şekilde zihni izleyerek sağlayabiliriz. Lakin oturup zihni böyle izleyince farklı şablonlar görebilirsiniz. Durdurak bilmeyen bir zihinle karşılaşabilirsiniz — sürekli. Eğer hiçbir şey yapmadan oturursanız, zihniniz bunu fark edebilir. Bu durumda vücudunuzda biraz kışkırtılmış hissederseniz şaşırmayın. Çok sıkıcı, durgun ve neredeyse mekanik bir zihinle karşılaşabilirsiniz, Sanki sadece, uyanır, işe gider, yemek yer, uyur, uyanır uyur, uyanır ve tekrar işe gidermişsiniz gibi görünür. Ya da zihninizde dolaşıp duran o dırdırcı düşünce de olabilir. Bu her neyse, meditasyon geriye doğru bir adım atma potansiyelini ya da fırsatını ve farklı bir bakış açısı elde etmeyi sunar. Böylece her şeyin göründüğü gibi olmadığını anlarsınız. Biz hayatta başımıza gelen her küçük şeyi değiştiremeyiz, ama onları tecrübe etme şeklimizi değiştirebiliriz. Bu meditasyonun ve farkındalığın potansiyelidir. Tütsü yakmanıza gerek yok ve kesinlikle yere oturmak zorunda da değilsiniz. Tüm yapmanız gereken günde 10 dakikanızı ayırıp geriye bir adım atmak ve kendinizi şimdiki zamana aşina kılmak. Bu sayede daha iyi bir odaklanmayı sakinliği, duruluğu tadacaksınız.”
https://www.ted.com/