Milat Gazetesinin köşe yazarlarından M.Bayram AYAZ’ın 06 Şubat 2018 tarihli yazısında “Yapay zeka mı zekanın yapaylaşması mı?” başlığı ile Davos toplantısına katılan İsrailli tarihçi Prof.Dr.Hariri’nin geleceğe dair iddialarını değerlendiriyor.
Geçen hafta yapılan Davos toplantılarında ilginç çıkışlar yapan bir konuşmacı vardı. İsrailli tarihçi Harari (Yuval Noah Harari), insanlığın geleceğine dair iddialarda bulundu. Her adamın çağrılmadığı Davos toplantılarına, bu araştırmacıyı taşıyan ne idi? Yeniçağda Darvin’in bir halefi gibi konuşan ve bu yönde kitaplar çıkaran Prof. Harari, medya desteği ile son zamanlarda hayli gündeminde.
Çalıştığı alan ve konuşma içeriği, benimde üzerinde çalıştığım bazı konularla kesiştiği için bazı anekdotlar aktarmak istiyorum. Prof. Harari, yakın gelecekte ekonominin ana ürünlerinin silah, tekstil veya ulaşım araçları gibi ürünler değil, tasarlanmış vücutlar, beyinler ve zihinler olacağını belirtti. Kullandığımız cihazlardaki aplikasyonların bizleri bağımlı hale getirdikten sonra doğrudan beyin dalgalarımız ve bedensel işlevlerimize giriş yaparak zihinlerimiz üzerinde çalışabileceğinden korktuğunu dile getirdi. Bu çağda yapay zeka gibi gelişmelerin bir dijital diktatörlüğe yol açabileceğini iddia etti. Konuşmasına şunları ekledi:
“4 milyar yıllık organik yaşamdan ‘akıllı tasarım’ın şekillendireceği inorganik yaşama sürükleniyoruz. Bu sorun, önümüzdeki birkaç on yıl içinde gündemimize gelecek. 200 yıl sonra zaten bugünkü anlamda insanların kalacağını sanmıyorum. Bambaşka bir tür ortaya çıkacaktır.”
Sondan başlayacak olursak ‘insan türünün değişimi’ vurgulanıyor. Görüldüğü gibi paradigmal bilim kafası türlerin değişimi vurgusundan vazgeçmiyor. Ona göre ‘insan utandırıcı şekilde şempanzelere benziyor fakat ortak değerleri ile ayrışıyor. Buna ek olarak yarına dair ‘yeni bir tür’ vurgusu var.
Buradan hareketle üzerinde durmak istediğim nokta, ‘benlik’ tezidir. Teknoloji bağımlılığının benlik üzerinde kalıcı değişime yol açtığı riskler var. Teknoloji, bedenden beyine benlik dinamikleri üzerinde oldukça etkili. ‘İnsan benliği değişim yolunda yeni bir yola girdi’ diyebiliriz. Bu iddialarımı geçen ay çıkan ‘Sanal Bağımlılık’ adlı kitabımda genişçe ele aldım. Çalışmadan birkaç anekdot şöyle:
‘İnsanın yaratılış özellikleri, genetik yapısı, mizacı ve çevresel kazanımları ile benlik yapısı şekillenir. Tarihsel gelişim dalgaları ile donanıma yeni bir faktör daha eklendi. Bu teknolojiden başkası değil. Bugünkü küresel akımın kitlesel bir göstergesi olan sosyal medya örneği, insanı önceki kuşakların antropolojisinden ayrıştırarak bambaşka bir atmosfere taşımaktadır. Artık insan hakkında dile getireceğimiz her konuyu, teknolojiyi ile birlikte değerlendirmemiz gerekiyor. İnsan davranışlarında ve kültürel kalıplarında değişimler yaşanıyor. Yemek kültürü, giyim, kişisel bakım, konuşma, düşünme, duygusal tepki ve insanlar arası iletişimde başkalaşma var.’ Bilinen bu analizler hakkında Harari, sonuçta insan türünün değişeceğini vurguluyor. Bu abartılı bir iddia. Çünkü insanda ortaya çıkan değişim, donanım kaybıdır. Bu bir bakıma zihinsel engellilik ya da bedensel bir fonksiyon kaybı gibidir.
Sapiens ve Homo Deus’un yazarı Yuval Noah Harari Türkiye’de verdiği bir röportajda insanlığın geleceğine dair görüşlerini anlatmıştı:
Bilimin gözden kaçırdığı önemli nokta şu: Teknolojinin yenilenme dalgalarının etkisiyle ortaya çıkan ekolojik ve küresel çapta değişim parametreleri ne kadar güçlü olursa olsun, toplumda bu değişime direnen, fıtrata uygun yaşayan, köklü duygulara, bilgi kaynaklı düşünceye ve güçlü inançlara sahip, kültürel erozyon karşısında sarsılmadan kendi ilkelerine bağlı kalarak hayatını sürdüren insanlar ve toplumlar var ve dünyanın sonuna kadar temel özellikleri değişmeden var olacaklar. Değişen sadece hayat biçimlerini etkileyen teknoloji. Bu gerçek, önceki dönemlerden beri yaşanan değişimlerden bugüne gelen insan örneklerinde varlığını sürdürüyor.
Donanım kaybı ile insan türünün değişmesi oldukça farklı bakış açıları. Bu bakışların temelinde bilgi kaynağı var. Doğru bilgi kaynağı vahiy kültürüne dayanır. Ancak insanı bir nesne gibi incelediğinizde aklı ve bilimi öne çıkarmış olursunuz. Buna eklenen felsefe, mitoloji ve parapsikolojinin katkılarıyla yol alırsınız. Böylece insan, bu filtrelerden geçerek üçüncü nesil bir şempanzedir sizin için!
Bu arada sıkça gündeme gelen ‘yapay zeka’ tartışmaları arasında organik zekanın yapaylaşma riski henüz gündemde değil. Yapay zekanın ve robotların dünyaya bir gün hükümran olacağını konuşmak bir fantezidir. Daha büyük tehdit, bir robot gibi benlik tasarımı yapan gençlerin popülasyonu. Zekaya değer verilen bir dünyada, duygu ve inançları güçlü bir gençlik ve gelecek düşünmek yerine popüler konuları konuşmayı tercih ediyoruz.
M. Bayram Ayaz
Kaynak: http://www.milatgazetesi.com/