Bizim şimdilerde çok daha önemli işlerimiz var, teknolojik gelişmelerle ilgilenmek için vaktimiz yok ama, bilişsel devrimle birlikte dünya hayal bile edemeyeceğimiz bir değişim döngüsünü yaşıyor. Yapay zeka ile ilgili gelişmeler, çok farklı tartışmaları ve endişeleri de beraberinde getirmiş bulunuyor.
Bazı bilim insanları yapay zekanın kontrol edilememesi durumunda, medeniyetin sonunu getirebileceğine dikkat çekiyorlar. Mesela yapay zekanın tehlikelerine karşı uyarılarda bulunan ünlü fizikçi Stephen Hawking, “Etkili bir yapay zeka yaratmak medeniyet tarihimizin en büyük olayı olacaktır, ancak en kötü olayı da olabilir, bunu bilmiyoruz, o yüzden yapay zeka bize yardım mı edecek, bizi umursamayacak mı ya da bizi yok edecek mi bilmiyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Aynı şekilde yapay Zeka konusundaki uluslararası yarışa dikkat çeken Elon Musk’da, yapay zeka konusundaki üstünlük yarışının Üçüncü Dünya Savaşı’nın en muhtemel tetikleyicisi olabileceğini belirtiyor.
Kuşkusuz teknolojideki bu çılgın gelişmeler sadece günümüzün yaşama biçimlerini değiştirmekle kalmayacak, muhtemelen bütün gelecek tasavvurlarımızı ve siyasal sistemleri de derinden etkileyecektir.
Bugün itibariyle insanlığın uzlaştığı tek ortak payda, demokratik değerler… Her ne kadar İslam dünyası demokrasi konusunda henüz zihni bir berraklığa ulaşamamış olsa da, şu ana kadar adaleti ve özgürlükleri esas alan bir yönetim modeli de sunabilmiş değil. Dolayısıyla bütün itirazlara ve demokrasinin kendi içinde yaşadığı sıkıntılara rağmen, elimizdeki tek yönetim sistemi demokrasi…
Ancak özellikle biyoteknolojideki yeni gelişmeler, demokrasinin geleceği konusunda da derin endişeler yaratmış bulunuyor. Biliyoruz ki 20. Yüzyılda önce faşizmin, sonra da komünizmin çökmesiyle birlikte elle tutulur tek hikayemiz liberal demokrasi kaldı. Ancak son 5-10 yılda demokratik dünyada popülist liderleri besleyen bir dip dalga yükseliyor ki, bu kabus dalgası liberal demokrasi için ciddi tehlike çanlarına işaret etmektedir. Mesela Trump, demokrasinin kurumlarını yıkmak için elinde balta ile köşebaşında bekliyor. Galiba Yoval Noah Harari’nin ifadesiyle, gelmiş geçmiş en büyük zorluğu yaşadığımız şu günlerde, sırtımızı yaslayacağımız küresel bir söylemimiz yok.
Bu hızla giderse yapay zekanın şekillendireceği bir dünyayı hayal etmemiz bile mümkün değil. ‘Beyin mühendisliği’nin gidişatına bakarak söylemek gerekirse, beyinler bilgisayarlara bağlanmaya başlandığında bizi nasıl bir dünya bekliyor, onu bilmiyoruz. Mesela, yapay zekanın ulaşacağı son noktada bugün anladığımız anlamda bir demokrasi olacak mı, meçhul…
Galiba esas tehlike şu; bütün bu teknolojik devrimler olup biterken insanlar sorularına gerçekten cevap bulabilecekler mi?
Korkulan odur ki, eğer liberal demokrasi küresel ölçekte bir hikaye sunamazsa ve de insanların sorularına cevap veremezse, nostaljik fantezi satıcılarına gün doğacak demektir. Daha da trajik olanı şimdiden ayak seslerini duymaya başladığımız, tarihi ve dini değerleri köpürterek kitleleri ütopik hayallerle motive eden güçlü popülist liderlerin demokrasinin çanına ot tıkaması…
Kuşkusuz bütün bunlar teknolojik devrimlerin geleceğe ilişkin yarattığı korkular… Evet gerek yapay zeka, gerekse biyoteknolojideki gelişmeler popülizmin yükselişine katkı sağlıyor gibi gözükse de, aslında insanlığın uzun tecrübeler sonunda elde ettiği demokratik değerler dünyamız için ihtiyaç olmaya devam edecektir.
Kaynak: http://www.karar.com/