İnsanın sosyal bir varlık olmasının doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan tüm disiplinler, sosyal medya gibi bireysel-kitle iletişim araçları, toplum olma koşulları ve normları aynı şekilde insan beyninin de sosyal olduğunun bir göstergesidir.
Sosyal etkileşim her ne kadar insani tecrübeler için zorunlu olsa da, her zaman kolay anlaşılabilir bir konu değildir. Aksine sosyalliğin ve sosyal ilişkilerdeki etkileşimlerin beyindeki mekanizmalarla nasıl kaydedildiği, beyinde nasıl işlendiği ve değerlendirildiği, ne tür duygu-durumsal sonuçlar ortaya çıkardığı halen araştırılmakta olan geniş bir alanı oluşturuyor.
Sosyal sinyaller
Beynimiz; aldığı bir takım uyarıları elektriksel sinyallere çeviren nöronların etkileşimi ile çalışmaktadır. Sosyal davranış biçimlerin belirleyicisi olan uyaranlar da görme, işitme, koku ve hatta dokunma duyuları aracılığı ile beynimize iletilir ve işlenir. Her bir uyarıcı sinyal beynimizin özelleşmiş bir bölgesinde işlenip değerlendirilse de, aslında sosyal biliş ve sosyal etkileşim beynin neredeyse tamamını işlevsel olarak gerektirir diyebiliriz.
Örneğin insanlarla ilgili görsel uyarılara değinecek olursak, fusiform gyrus adlı beyin bölgesi yüz tanıma sürecini yönetirken, sağ süperior temporal sulcus bölgesi birisinin bize baktığını tespit etmemizi sağlar. Görme duyusunun işlendiği, beyin kabuğunun oksipital korteks bölgesinin belli bir kısmı ise başka insan vücutlarını gözlemlememizi sağlar. Bu beyin bölgelerinin, güçlü ve etkili duygularımızı düzenleyen amigdala bölgesi ile etkileşim halinde olması da, gördüklerimizin bizde yarattığı ani duygu-durumsal tecrübenin edinilmesini sağlamaktadır.
Beyinlerimiz aynı zamanda insan seslerini özellikle ayırt etmeye odaklanmıştır. Sinir hücrelerinden oluşmuş ve insanların yaklaşık yüzde 90’ında beynin sol tarafında bulunan bir nöron ağı yalnızca dili anlamlandırmak ve işitmek üzere görevlidir. Benzer bir ağ sistemi de ölçüyü, ek tonları ve konuşulan şeye eklenen vurgu gibi değişkenleri tespit edebilmek üzere aynı yüzde ile beynin sağında konuşlanmıştır.
Dokunma duyusu ise üzerinden alınan uyarıları bilgi birimleri olarak insula bölgesine kaydeder ve bu bölge de aynı zamanda duygusal tepkiler üretilmesini sağlayabilir.
Bunlara ek olarak koku duyusu büyük oranda limbik sistem adını verdiğimiz duygusal duyuları ve regülasyonları yöneten ağ ile ilişkilendirilmiştir.
Doğal olarak denilebilir ki, beynin birçok bölgesi, özellikle de başka bir insan veya insanlarla etkileşime girildiği anda aktif hale geçmektedir.
Bilgi filtresi
Sosyal etkileşimlerde uyaranın alınmasından sonraki aşama, bu sosyal sinyalin öneminin değerlendirilmesidir. Sosyal uyaranlara karşı, beynin amigdala gibi spesifik bazı bölgelerinde ilk izlenim diyebileceğimiz duygusal tepkiler oluşturulur.
Amigdala bu anlamda bakıldığında, beyne gelen sayısız uyaranlardan hangisinin dikkatimizi vereceğimiz kadar önemli olduğuna da karar veriyor gibi görünüyor. Yapılan araştırmalarda amigdala bölgesi hasarlı olan insanların korkutucu yüzleri tespit etmekte zorlandıkları, duygularını anlamak üzere başkalarının gözlerine bakma davranışında bulunmadıkları kaydedilmişti.
İnsula bölgesi farklı uyaranlara duygusal değerler verme işlevi için önemli diğer bir bölge olarak biliniyor. İnsula bölgesi hasarlı insanların; bireysel hijyenlerine daha az önem verdikleri, uygunsuz durumları daha az önemsedikleri ve bu konudaki değerlendirme yetilerini kaybedebilmeleri, bu bölge üzerinde yapılan incelemelerin sonuçlarından bazılarıdır.
Bunlara ek olarak, orbitofrontal korteks adlı beyin kabuğu alanı da, gelen sosyal uyaranların ‘ödül’ olup olmadığının belirlenmesinde rol alıyor. Örneğin romantik bir ilişki sırasında yüksek bir aktiviteye sahip olan bu bölge, sosyal ilişkilerde tıpkı accumbens çekirdeği bölgesi gibi hoşa giden hatta bir anlamda çıkarımıza olacak olan uyarıların tespit edilmesini ve duygusal tepkiler üretilmesini sağlamaktadır.
http://www.birgun.net/haber-detay/sosyal-insan-ve-beyni-122700.html