Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Levent Akın Türkiye’de yapay zeka çalışmalarının öncüsü olarak kabul edilmektedir.
Prof. Dr. Levent Akın lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesinde Uçak Mühendisliği alınında yaptıktan sonra Boğaziçi Üniversitesinde Nükleer Mühendislikte master ve doktora yapmıştır. 1989 yılından beride Boğaziçi Üniversitesinde Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
İlk zamanlarda yapay zeka alanında daha çok teorik çalışmalar yapan Prof. Dr. Levent Akın yaptığı bu çalışmaların gündelik hayatta bir karşılığı olması gerektiğini düşünerek robotlar konusunda çalışmaya başladığını belirtmektedir.
http://www.kariyer.net/ sitesinde 09 Kasım 2007 tarihinde yayınlanan Prof. Dr. Levent Akın ile yapılan söyleşi kendisini daha fazla tanıma imkanını bizlere sunuyor..
Akademik geçmişinizden bahseder misiniz?
Ben İTÜ Uçak Mühendisliği mezunuyum. Daha sonra Boğaziçi Üniversitesi Nükleer Mühendisliği Bölümü’ünde master ve doktora yaptım.
Burada yaptığım çalışmalar özellikle nükleer reaktörlerin yapay zeka ile denetlenmesi üzerineydi. Sonra 1989 yılında Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesi oldum ve halen sürdürüyorum. Uzun zamandan beri bilgisayarlarla aktif olarak çalışıyorum.
Yapay zekaya ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?
Benim yapay zekaya ilgim çok eski zamanlarda bilim kurgu filmlerinin etkisiyle başladı. Ben öğrenciliğimde de bilimkurgu edebiyatına çok meraklıydım. Lise öğrencisiyken önemli sayılabilecek bir bilim kurgu kitaplığım vardı. Kendi harçlığımdan biriktirdiğim paralarla kitap alırdım. Uzay Yolu gibi diziler benim çocukluğumu etkileyen şeyler oldu. Daha sonra üniversiteye başladığımda herkesin birden fazla bilgisayarı yoktu, bir üniversitenin bir tek bilgisayarı olurdu ve bu şekilde başladım. Uçak mühendisliğinde okuyordum, ödevini bilgisayarla yapan belki ilk öğrencilerden biriydim yani bilgisayara merakım vardı. Daha sonra bitirme ödevimi bilgisayarla yaptım.
Yapay zekanın günümüzdeki kullanım alanlarından bahseder misiniz?
Yapay zekanın kullanım alanları çok fazla. Bilgisayar alanındaki ve başka alandaki birçok şey yapay zeka alanındaki araştırmalar sonucu ortaya çıkmış şeyler. Aslında günlük hayatımızda fotoğraf makinesi, bulaşık makinesi, çamaşır makinesinde de yapay zeka kullanılıyor. Bunlar genel kullanıma geçince sanki onlar yapay zeka değilmiş gibi davranıyoruz. Yani yapay zekayı illa ki insana benzeyen zeki yaratıkların yapılmasıyla uğraşan bir şey olarak düşünmeyelim. O zeki yöntemlerin ne olduğunu üretmekle uğraşan dal olarak düşünelim. Oradan üretilen şeyleri günlük hayatımızda şu anda bol olarak kullanıyoruz ve gelecekte daha da çok kullanacağız.
Yapay zeka filmlerde gördüğümüz gibi kötüye kullanılabilir mi?
Tabi ki kullanılabilir. Önemli olan sizin ne yapmak istediğiniz. Asimov’un kitaplarında robot kanunları var. Fakat robot kanunları henüz o düzeyde robotlar olmadığı için uygulanmıyor. Önemli olan bizim bu robotları niçin istediğimiz, onlarla ne yapmak istediğimiz. Bunları düşünmemiz lazım.
İş yaşamında yapay zekanın kullanım alanları nasıl olabilir?
İş yaşamında yapay zeka tekniklerinin kullanımı çok olabilir. Mesela karar verme süreçlerinde, bankacılıkta oldukça çok kullanılıyor. Onun dışında birçok başka alanda da kullanılabilir. Optimizasyon gereken bir yerde çok rahatlıkla kullanabilirsiniz. Hatta şu anda birçok kişi bu teknikleri kullanıyor ve onun yapay zeka olduğunun farkında bile değil.
Robotlarla ilgili çalışmalarınız ne zaman başladı?
Yapay zeka ile ilgili çalışmalarım eski fakat robotlarla çalışmalarım 1995 yılında başladı.
1995′ten bu yana yaptığınız çalışmaları kısaca özetler misiniz?
Ben hareketli robotlarla uğraşıyorum ve özerk robotlar benim ilgi alanım. Bir şeyin özerk olabilmesi için bir yere bağlı olmaması lazım, hareket ediyor olması lazım. İlk önce çok küçük robotlarla başladık, kendimiz bazı robotlar yaptık. Legolardan, oyuncaklardan bozarak üzerine devre ekleyerek yaptığımız robotlar oldu. Mesela bir elektrik süpürgesi robotu yaptık. 2001 yılından beri de takım halinde çalışan robotlar konusunda çalışıyoruz ve bizim uğraştığımız şey de bir yarışma.
Robotlar üzerine çalışmanız sadece bir merak mı yoksa belli bir amacınız var mı?
Yapay zekada kullandığımız yöntemlerin çoğu gerçek hayatta çok başarılı olabilecek şeyler değil. Örneğin zaman problemi var, çok yavaş kalıyorlar. Ben yapay zekada kullanılan yöntemlerin gerçek dünya ile karşılaştığında neler olacağını görmek için robotlarla uğraşmaya başladım. Robotlarla çeşitli şekillerde uğraşabilirsiniz; robot tasarımı yapabilirsiniz, mekanik denetim yapabilirsiniz gibi. Ben çok daha üst seviyede onların akıllı robotlar olması için gerekli yöntemler ne olmalıdır konusunda çalışıyorum.
Robotların çıkışı ve gelişimi nasıl olmuş?
Robotları hareketli robotlar ve endüstriyel robotlar olarak ayırırsak, endüstriyel olanlar 1940′ların sonuna doğru ortaya çıkıyor. Endüstriyel robotlar fabrikalarda gördüğümüz robotlar ve öncelikle yaygınlaşan bunlar oluyor. İnsansı robotlar konusundaki çalışmalar da aslında oldukça eski, 1960′lara kadar gidiyor. O zamanki robotlar şimdi gördüklerimize göre oldukça basit şeyler. O zamanlar düşmeden yürütmek çok önemli bir problem. Şimdi bu ilerlemiş durumda. Asimo gibi robotlar var, merdiven çıkabiliyorlar.
İnsana benzeyen robotlar da yapılıyor mu?
Şu anda robotların insanlarla sosyal etkileşime girebilmeleri için çalışmalar var. Bu sene Japonya’daki yarışmadan sonra bir sempozyum vardı. Orada insana çok benzeyen bir android vardı. O kadar insana benziyor ki çok yakından bile ayırt etmek mümkün değil. Mimikleri, ten rengi tamamen doğal geliyor. Yüzüne kalıp dökerek bir televizyon spikerinin kopyasını çıkartmışlar. Çok gerçekçiydi.
Japonlar robotlarda gerçekten ileri gitmiş olduğunu görüyoruz. Peki diğer ülkeler neden geri planda kaldı?
Bunun arkasında, bir gün robotlar dünyayı ele geçirecek gibi bir bilinçaltı var. Bu çok daha eski folklorik öğelere, batıdaki mitolojilere gidiyor. İnsanın yaptığı bir şeyin sonra ona karşı ayaklanıp ona kötü davranması gibi bir mitoloji Japonya’da yok. Bu nedenle onlar rahatlıkla çalışıyorlar. Japonlar’ın başka pratik nedenleri de var. Çok hızla yaşlanan bir nüfusa nasıl bakacaklarını düşünüyorlar. Onun için insansı robotlara bu kadar önem veriyorlar.
Gelecekte insanların yerini robotlar alabilecek mi?
Aslında belirli şeylerde insanların yerini alabilir ama ekonomik olup olmayacağına bakmak lazım. Birçok şey için insan kullanmak daha ekonomik olabiliyor. Ama bazı görevler tehlikelidir, risklidir veya insanlar sürekli onu yapamazlar. Nükleer reaktörde bakım, kanalizasyon temizliği, yüz katlı bir binada cam silmek gibi. Bu tür şeylerde insanların yerini kesinlikle robotların alması gerekiyor.
Katıldığınız yarışmadan bahseder misiniz?
Burada dört robottan oluşan bir takımımız var, adı Cerberus. Başarılı olabilmeleri için robotların ortak çalışması lazım. Karşı tarafta da başka bir takım var ve onlara karşı gerçek zamanlı oynuyorlar. Satranç gibi düşünüp karar vermek yok. Onun için çok dinamik, çok değişken ve zor bir ortam var. Her sene yarışma biraz daha zorlaşıyor. Önceden sahada engeller vardı, top çarpıp sahanın içine dönüyordu. Şimdi o engeller kalktı. Gittikçe normal futbola doğru yaklaşılıyor. Bizim köpeklerimiz kalenin renklerini tanıyarak oynuyor. Biri sarı diğeri mavi. Ama gelecek sene kale renkleri kalkacak normal kaleye dönecek. Yani problemler kolaydan zora doğru gidiyor. Mesela siz bu sene birinci oldunuz ama ertesi yıl o takımla çıkarsanız sonuncu belki olursunuz. Sürekli kendinizi geliştirmek zorundasınız.
Maç anında neler hissediyorsunuz?
Ben bakamayacak derecede heyecanlanıyorum. Bir insan belki futbol maçında o kadar heyecanlanmaz. Bu yarışma kapalı bir futbol sahası büyüklüğünde bir alanda yapılıyor. Birden fazla kategoride yarışlar var. Yarışmada koskoca insanların robotlara daha iyi oynamaları için çeşitli dillerde bağırdığı bir ortam oluyor.
Yarışmalara yoğun ilgi var mı?
Japonya’da bu yarışlara çok büyük ilgi var. Pazar sabahı saat sekizde, 32 derece sıcaklıkta insanlar kilometrelerce uzunluktaki kuyrukta bekleyip bilet alıp girmeye çalışıyorlar. Yarışmanın yapıldığı yer de şehir merkezinden uzak bir yer. Ülkemizde bu kadar yoğun ilgi olur muydu bilinmez ama Japonya gerçekten bilimin, teknolojinin en son gelişmelerini gördüğünüz bir yer.
Yarışmaya kaç takım katılıyor?
Bu yarışmalara 24 takım katılıyor. 12 takım bir önceki yılki başarısına göre doğrudan yarışmalara katılırken kalan 12 takım da 30, 40 takım arasından elemeyle seçiliyor. Biz birinci olduğumuz için önümüzdeki sene doğrudan katılma hakkını kazandık.
Başarınızı neye bağlıyorsunuz?
Ben tek başıma değil, öğrencilerimle birlikte başarılı oldum. Türkiye’nin en iyi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde en iyi öğrencilerle çalışmamın bu başarımı getirdiğini düşünüyorum. Uçak mühendisliği ve sonrasında nükleer mühendisliği okumuş olmamın, böylece değişik disiplinleri görerek, oradaki problemleri algılayarak, tüm bilgi birikimlerimi buraya getirmiş olmamın da bir katkısı oldu tabi ki. Bu başarının arkasında çok sıkı bir takım çalışması var.
5 senedir bu yarışmaya katılıyorsunuz neden birincilik bu sene geldi?
Bunun en önemli nedeni bu sene gerçekten takımımızın sürekli hale gelmesi. Daha önce yine hep zeki öğrencilerin olduğu bir takım vardı ama takım gibi çalışmıyordu. Şimdi yazılım mühendisliği kurallarını tamamen uygulayarak bunu gerçekten bir takım çalışması haline getirdik. Hiçbir emeğimiz israf olmuyor, ürettiğimiz her şeyi üst üste koyabiliyoruz. Başka bir neden de daha önce her sene takım değişiyordu, yeni gelenlerin adaptasyonu çok zaman alıyor doğal olarak. Bu sene ilk defa sürekli bir takımımız oldu. Ekibimiz beş kişilik ama aldığımız birincilik sonrası bu sayının artacağını düşünüyorum. Çünkü öğrenciler tarafından çok ilgi görüyor.
Hedefinize ulaşana kadar takım olarak nasıl bir süreçten geçiyorsunuz?
Genelde çözülmesi gereken çok sayıda problem oluyor. Bu problemleri takımda herkes paylaşıyor. Herkes birbirinin ne yaptığından haberdar oluyor fakat, kişi kendi probleminin sorumluluğunu alıyor. Her hafta düzenli seminer yapıyoruz. Herkes yaptıklarını anlatıyor. Daha sonra yapılan şeylerin sahada uygulamaları test ediliyor. Sonra kendimizle ilgili problemler neler olduğunu tartışıyoruz, ona göre çözümler üretmeye çalışıyoruz. Hedefimizi hep bir adım öteye götürüyoruz.
Yarışma dışında yeni çalışmalarınız neler?
Bir müze robotu projemiz var. Müze gezdiren bir robot olacak ve orada birçok problemle karşılaşacağız. İnsanlarla iletişime girecekler. İnsanları sıkılmadan gezdirmeleri, insanların muzipliklerine doğru tepkiyi göstermeleri lazım. Birinci aşama robotun ortaya çıkarılması, ikinci aşaması sosyalleşmesi. Bu beni de aşan birden fazla kişinin birlikte çalışmasını gerektiren bir proje. Ben o projede gerekli altyapıyı ve robotun etkileşime girmesini sağlayacak özellikleri ortaya koyacağım. Onun dışında psikologların, sosyologların da projeye katılması lazım.
Neler okursunuz?
Asimov’un kitaplarını okurum. Philip Dick’in kitaplarını okudum.
Bilimkurgu yazınını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son yıllarda bilimkurgu yazınında da biraz değişim oldu. Biraz normal edebiyata yaklaşma ihtiyacı hisseden yazarlar var. Yani bilimkurgudaki bilim azalmaya başladı. Daha çok fantazi türündeki kitaplar yaygınlaştı.
Bilimkurgu filmleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
En son Star Wars’u izledim. Artık filmlerin yapılmasında da yapay zeka ikinci rolü oynamaya başladı. Önümüzdeki 10 yıl içinde insan aktörler yerine yapay zeka ile hareket eden simüle edilmiş aktörler ortaya çıkacak gibi.
Bir sonraki yarışma ne zaman?
2006 yılında Almanya’da Dünya Futbol Şampiyonası ile aynı anda yapılacak.