Dünyada İlk Defa Robot Yapan Cizre’li Bir Alim: Ebu’l-İzz El-Cezeri – 1.Bölüm

Dünyada ilk defa robot yapanın kim olduğu sorulsa, sanırım büyük bir çoğunluğumuz bu sorunun cevabını verirken bir Müslümanın bunu yaptığını aklına getirmeyecektir.

İster inanın ister inanmayın, bilimsel kaynaklar 1136’da Cizre’de doğan ve yine burada 1206’da vefat eden ve lakabını yaşadığı şehirden alan Ebu’l-İzz el-Cezeri’nin Dünyada ilk robotu yapan alim olduğunu söylemektedir.

Cizre’de Hz. Nuh (a.s)’ın türbe ve külliyesinin avlusunda, siyah taşlı, mütevazı bir mezarda yatan bu çağın ötesindeki alimin, düzenli sistemlerin yapılarının, limitlerinin ve sistemin imkanlarının araştırılmasına ilişkin bir yaklaşım içeren bir bilim dalı olan Sibernetiğin ilk adımlarını attığı hatta Leonardo da Vinci’ye ilham kaynağı olduğu düşünülmektedir.

Araştırmacı yazar Sıddık Algül, Cizre doğumlu Ebu’l-İzz el-Cezeri’nin 12’nci ve 13’üncü yüzyıllarda Artuklu hükümdarlarına başşehirlik yapan Diyarbakır’ın İçkale bölümünün Hükümdar Sarayında yaklaşık 25 yıl Başmühendis (Reisu’l-Amal) olarak hizmet ettiğini söylüyor.

“Uygulamaya Dönüşmeyen Bilim, Doğru İle Yanlış Arasında Bir Yerdedir.” felsefesini benimseyen, Ebu’l-İzz el-Cezeri, Artuklu Hükümdarı Melik Salih Nasıreddevle Mahmud zamanında yapmış olduğu 32 yıllık çalışmaları “El-Cami Beynel İlm ve’l-Amel en-Nafi fi Sınaat el-Hiyel” adlı eserinde toplamıştır. Çalışmalarını ne maksatla yaptığını yine bu kitabın 50. sayfasında şu şekilde izah etmiştir:

“Ben, bu kitabı, Artukoğulları’ndan Diyarbakır hükümdarı Ebü’l-Fetih Mahmût ibni karaaslan adına yazdım. Ben, bu değerli hükümdarın babasına ve kardeşine 25 yıl hizmet etmiştim. Bir gün, yaptığım makinelerden birini göstermiştim. O bu işimi büyük bir alâkayla tetkik etti ve bana “Dünyada eşi bulunmayan bir şey yaptın. Emeğin boşa gitmeyecektir. Bana bütün yaptıklarını gösteren ve içine alan bir kitap yaz!” dedi. Ben de bütün enerjimi toplayarak, gücüm yettiği kadar çalıştım. Bu kitabı yazarak kendisine sundum. Kitabımı bir mukaddime, 50 şekil ve 6 kısım üzerine hazırladım.”

Diyarbakırlı araştırmacı yazar Şevket Beysanoğlu’nun “Diyarbakır Tarihi” adlı kitabında da, robot görevini gören aygıtlardan söz ediliyor. Beysanoğlu’nun kitabında, “Avrupa, Endülüs’ten sızan İslam Medeniyeti ışığı ile aydınlanmaya çalışılırken Diyarbakır’da Artukoğulları’nın sarayları makineleşmişti. Makine insan bile yapılmıştı” deniliyor.

26 Ocak 2009 yılında Abdullatif Çavdar Milliyet Gazetesinde o dönemi şöyle resmetmiştir:

“Makine, mekanik ve elektronik beynin dünyada doğduğu yer, Türkiye’de Diyarbakır’dır. 1180’li yıllarda Artukoğulları’nın saraylarında hayat tamamen otomasyona dönüşmüştü. Sarayın salonlarını kaloriferler ısıtır, robot insanlar hizmet görürdü.

Artukoğulları hükümdarları akıllara durgunluk veren teknoloji ihtişamıyla geleceğin 2000 yılını yaşıyorlardı. Yirminci Yüzyılın teknolojik buluşlarının büyük bir kısmını o yıllarda egale eden dahi bilgin Ebu’l-İzz el-Cezeri idi.

Kara Arslan’ın torunu Nasr-üddin Mahmud, zevk aleminde, bir düğmeye basınca servi boylu dilber bir robot elindeki altın kupaya şarap boşaltır, hükümdarın dudağına sunardı.

O devrin giysilerini giymiş robot insanlar davul, zurna, zil ve saz çalarak konukları eğlendirirdi.

Sarayın bahçesinde gezinen robot filler üzerindeki robot sipahiler borazanla saatin kaç olduğunu haber verirlerdi.

Bahçede suni ağaçların dalları arasına gizlenmiş çeşitli kuşlar rüzgar estikçe öter, etrafı güzel nağmeler kaplardı.

Saray hazinelerinin kilitleri 28 şifreliydi. Onları bilenden başkası açamazdı…”

Dahası var tabii..

Hükümdarı ve konuklarını eğlendiren oynayan ve saz çalan robot kızlar.

Sarayın salonunda, koridorlarında gezinen altın tavus kuşları.

Bahçede gezinen filler.

Üzerinde her saat başı öten kuşlarla, güneşin günlük seyrine göre saati, dakikayı, günleri ve ayı gösteren muhteşem çalar saat.

Her salonun ortasında, devridaimle sürekli ve aralıklı su fışkırtan fıskiyeler.

Başına dokununca ağzından sıcak veya soğuk su akıtan tavus kuşları.

Hükümdara abdest alması için eline su döken makine hizmetçi.

Bahçedeki havuzda gezinen bir kayık ve içine su dolan kayığı bir yanda boşaltırken bir yandan da borusunu öttürerek yardım çağıran kayıkçı.

Kış günlerinde sarayın geniş salonlarının ısıtılmasında kullanılan içinden sıcak sular geçen bakır radyatörler, yani, kalorifer. “

Bunları da sevebilirsiniz

Dünyada İlk Defa Robot Yapan Cizre’li Bir Alim: Ebu’l-İzz El-Cezeri – 1.Bölüm” için 7 yorum

  1. bu paylaşım için teşekkürler. El-cezeri sibernetiğin babası olarak bilinir. Batının bildiği Leonardo da vinci daha yoktur bile bu dönemde..

  2. bilimsel bilgi üretiminde soy ve milliyetlerin önemi yoktur ancak içinde bulundukları medeniyetin önemi vardır. ebul iz de islam medeniyeti içinde değerlendirilmelidir. tıpkı aziz sancarın başarısının esas kaynağının batı medeniyeti olması gibi

  3. Robot değil de otomat demek gerekiyor bu cihazlara. Ayrıca olay inanmak değil tarihi gerçeklerden üzerinden konuşmak gerekiyor. İlk otomat örnekleri MÖ. 3.yy civarında Çin ve Helen medeniyetlerine dayandırılıyor. El Cezeri ‘nin doğum yılı 1136. Biliminsanlarını Türk, Arap, Müslüman vs. şeklinde etiketlemek de yanlış. Türklüğü veya müslümanlığı mı ona bu çalışmaları yaptırıyor? Pekala hayır. Çünkü hep tekil örnekler çıkmış ortaya, aykırı insanlar. Ayrıca bu ilk biz yaptık, onlar aldı ruh halinden de çıkmak gerekiyor. El Cezeri ile övünüyoruz ama Kitabının Türkçesi var mı? Yabancılar arapçasından çevirmiş: “The Book of Knowledge of Ingenious Mechanical Devices” adıyla. Biz kitapları kiloyla yabancı elçilere satarken, bu dünya yalan dünya asıl olan diğer dünya mottosuyla ilerlerken da vinci gibiler bu eserleri yorumlayarak yeni bir akım oluşturmuş mühendislikte, tıpta, sanatta, edebiyatta. Bakın yıl 2016 hala daha bu övündüğümüz adamların çevirileri yok. Çünkü biz bilgiye, öğrenmeye aç bir toplum değiliz. Biz oturduğumuz yerden övünmek istiyoruz “şanlı” tarihimizle sadece.

    1. Onur Bey, Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim. Oldukça etkili ve değerli bilgileri içinde barındırıyor. Böyle bir çalışmayı derlememdeki gaye Az bilinin fakat değerli bir bilgiyi insanların hizmetine sunmaktır.. Ana konuyu saptırmadan ilginç noktalarla insanların bu bilgiye erişmesi sağlamak istedim. Sıradan bir başlık olsa insanlar bu kadar teveccüh göstermez sıradan bir haber olarak kalırdı. Bu şekildeki başlıkla siz değerli insanların bilgilerinden ben ve grubun diğer üyeleri faydalanabilme şansına erişiyor. Yoksa bende sizin gibi düşünüyorum. Müslüman toplumların özellikle son yüzyıllardaki halleri bilimsel ve dinsel gerçeklerden uzaklaşmalarından kaynaklanmaktadır.

  4. Rica ederim. Başta trt olmak üzere birçok medya kanalındaki belgesel veya yazı dizilerinde aynı hikayeler tekrar tekrar dile getriliyor ama ne oldu da doğu toplumu bu hale geldi diye kimse sormuyor. Ne olduğu çok açık. Öncelikle viki deki islamın altın çağı yazısını okumak lazım: https://en.wikipedia.org/wiki/Islamic_Golden_Age Daha sonra bu altın çağ ne zaman son buluyor? Abbasi halifesi Mütevekkil zamanında. Mütevekkil’in babasından farkı ne peki? Beşeri bilimleri elinin tersiyle itip sadece fıkıh ile ilgilenmek. İlginçtir kendisi de inşaata meraklı. Bugün de bu topraklarda bizi biz yapan değerlerle yoğrulmak yerine basit bir yaşam ile belirli bir günlük ritüel içinde yaşamaya devam ediyor insanlar. Entelektüel bir çaba göstermediği gibi entelektüellerin de onu aşağıladığını düşünüyor ve içten içe bu çok bilmişlere kin duyuyor. Bu aristokrasinin ona verdiği demokrasi hakkını da yine ona karşı kullanıyor ve otokrasi ile bu tabakayı da cezalandırmaya çalışıyor. Kendisinin zaten sahip olmadığı özgürlük diğerlerinin de elinden alındığında eksikliğini artık hiç hissetmeyecek. Sınavdan herkes kötü not aldığında aldığınız kötü notun çok da umrunuzda olmaması gibi. Gönül ister ki o camiler sadece birer ibadethane değil insanların matematikle uğraştığı, felsefe konuştuğu, şiir okuduğu, resim yaptığı yerler olsun. Tabi düşünen insanları otoriteler oldum olası sevmezler. Çünkü düşünen insan talepkardır. Haklarını bilir. Hesap sorar. Kendisi fakirlik içinde yaşarken neden kendisini yönetenlerin ultra lüks hayatlar yaşadıklarını sorgular. Onu yönetenin önünde el pençe divan olmaz, onu oraya kendisinin getirdiğini bilir. Konu epey bir saptı ama sürekli geçmişin biliminsanlarıyla övünüp onları yetiştiren düzenin tam aksini dayatmaya çalışan zihniyet bana ilginç geliyor.

  5. Ebul İzz El Cezeri, tarihteki diğer benzerleri gibi bir Müslüman olarak dünyaya ait insanlara çok faydalı eserler ortaya koymuş ve örnek olmuşken, bu muvaffakiyetler her bir aklı yerinde Müslüman tarafından takdir edilirken, Müslümanlar olarak son yüzyıllardaki tüm geri kalan yönlerimizin müsebbibi İslam’ı yeterince anlayıp özümseyip hayatına aktaramayan (ama her gün saatlerini tv ve internet sörfüne harcayan) son dönem biz tembel ve gafil Müslümanlarınındır. Suçu İslam’a yamamaya çalışan veya imâ edenler ise ya bir dinsiz ya da sahtekar bir münafıktır!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

TurkeyEnglish

Contact Us